27 Eylül 2015 Pazar

Kösem Sultan ( 16. bölüm cenaze )

   



    Handan sultan büyük validesi Safiye sultanın eski saraya sürülmesinden sonra haremi ben yönetirim, atık çok rahatım diye düşünürken kaderine iktidar değil ölüm yazılmıştır. Valide sultanlık makamının sefasını süremeden 1605 yılında hakkın rahmetine kavuşur. Haremin yönetimi de kaideler gereğince nikahlı karısı olduğu için Kösem'e bırakılır. Yani Kösem daha 16 yaşlarında haremin yönetimine sahip olur. Handan valide sultanın cenazesi sırasında tüm harem yasa boğulur her bir cariye, ağa, gözde onun için ağıtlar yakar. Çünkü Handan sultan harem yaşamı boyunca sevilen bir sultan olmuştur. Var olan iktidar oyunlarında yer almamış kendisine nasip edilenle yetinemeyi bilmiştir. Tören son bulduğunda herkes bir köşeye çekilmiştir. Kösem de odasında otururken bir ağa büyük valideden Kösem'e haber getirir. "Valide-i Mükerreme Safiye sultan hazretleri sizi mermer köşkte bekliyor sultanım."

         Kösem  böyle acılı bir günde bile Allah bilir ne kötülükler planlıyor diye düşünür ve "Neden çağırmış beni valideniz"? Diye sorar. Ağa da  " Bir malumatım yok sultanım" Diye kösemin sualine cevab verir.

         Kösem'in kararsız kaldığını biraz da korktuğunu anlayan Dildar kalfa araya girerek " sultanım bence gitmelisiniz." Kösem'in emin misin diye soran bakışlarını kafasıyla onaylar kalfa ve mermer köşke doğru yol alırlar. Mermer köşke vardıklarında Safiye'nin onu bir odada oturmuş beklemekte olduğunu görürler. Kösem valideye biraz yaklaşır ve eğilerek eteğini öper. Safiye de otur anlamında ellerini yanındaki mindere pat pat vurur.

         Kösem ürkek tavırlarla yanına oturur. Valide Kösem'in göz bebeklerine bakarak etraftakilere " siz çıkın Mahpeyker ile yalnız konuşmak isterim" der. Kösem yalnız mı? neden yalnız? diye düşüncelere dalsa da etrafındakilere çıkmaları için işaret yapar. Ardından " Her ne kadar Mahpeyker ismi saflığı, temizliği temsil etse de ben sana Kösem demeyi daha çok seviyorum. Lider, önde giden, Kösem.

         Senle yıldızımızın bir türlü barışmadığını sen de ben de bliyoruz." Dediğinde Kösem içinden " kimin yüzünden acaba diye geçirir." Büyük Valide Kösem'in bu düşüncesini duymuşçasına " benim yüzünden, benim sana olan tavırlarım yüzünden" dediğinde Kösem bu kadın beni duyuyor büyücü bu diye söylenmeye başlar. Safiye Kösem'in söylenmesine aldırmadan sözlerine devam eder.

         "Ben yıllarca en tepede olmaya, herkesin emrime amade olmasına alıştım sanırım. Şimdi ise karşıma geçip dimdik durabilen bu kızdan korktum belkide, bilmiyorum. Bilmiyorum ama sen de bana farklı gelen bir şeyler vardı Kösem. Hala da var. Kösem daha fazla kenidni tutamaz ve " Hangi fark? Bende ne var?" Diye sorar. Bu soru büyük validenin bir kahakaha patlatmasına neden olur. " Bana benziyorsun. Bakışlarında aynı hırs, gözlerinde aynı ateş yanıyor." Bu sözler Kösem'i sinirlendirir ve karşısındakinin valide sultan olduğunu unutarak

       "Hayır, ben size benzemiyorum. Benim bir kalbim var" deyiverir.

        Safiye bir an bu kelimeyi bilmediğini düşünür. Kalp, neydi bu? Ne işe yarardı? Uzun zaman olmuştu çooook uzun zaman. Yıllar evvel unutmuştu bu kelimeyi ya da unutturmuşlardı. " Benim kalbim olmadığını mı düşünüyorsun?" Kösem kahretsin şu aptal çenemi tutamadım bittim ben diye kıpırdanırken " Yok aslında öyle demek istemedim. Ben aslında şey... büyük valide sözlerini bitirtmeden araya girer.

      " haklısın, benim bir kalbim yok lakin bir zamanlar vardı. ilk zamanlar da böyle zalim değildim. yaşadığımız şeylerden ötürü bana inanmayabilirsin lakin böyle olmayı hiç istemedim. " O halde neden oldunuz? Biliyorum etraf beni buna mecbur etti diyeceksiniz ama Handan sultan da aynı yolardan geçip temiz kalabildi. İsteseniz siz de onun kadar temiz olabilirdiniz. Cürretimi bağışlayın ama siz temiz kalmayı değil iktidar da kalmayı istediniz. Hem de onca masumun kanına girerek. " Dediğinde Kösem'in kalbi artık yerinden fırlayacakmışçasına atmaktaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder