Tarihe girmiş birçok aşk vardır. O dönemde aşıklar aşklarını mektuplarla ilan ederlerdi. Bu mektuplardan biri de sultan 1. Abdülhamid'in Ruhşah'a yazdığı mektuptur.
Padişahın Hümaşah vs. birçok kadını olmasına rağmen haremindeki Ruhşah isimli cariyeye gönlü düşer. Ama cariye ona yüz vermez. Padişah bunun üzerine Ruhşah'a olan aşkını yazıya döker ve onu etkilemeye çalışır.
"Fesuphanallah, ben kulun siz efendime kavuşmayı bu kadar arzularken benim üzüntüme, elem ve kederime ve perişan halime derman, açılmış yarama merhem olsun diye sizden umut beklerken, geceleri yatağıma gelmemenizin sebebi ne olabilir? Ama Allah hakkı için benim ızdırabımı dindirir. Sen bana bu anımda merhamet etmezsen kim merhamet eder? Vallahi bu halimle her gece sabahlarım. Bu gece de böyle sabahlamam hak değil. Bu bir-iki gecedir gelirsiniz diye beklerken, senin böyle yapmana Allah razı olmaz. Bu gece de bana gelmezsen bilirim ki bana karşı sevgin yok. Benim bu halimi gören, düşmanım bile olsa bana merhamet eder. Akşam sabah gelip bir anlık oturman iş değildir. Kulun gelir, beni istemiyor musun? Diyerek sabaha kadar ayağına yüzünü sürerdi. Benim sana olan bu halimi Allah da bilir. Eğer dünyada örüm tamam olsa, ölsem dahi seni düşünürüm. Vallahi sümme billahi halim çok kötü oluyor. Sen de böyle ettikçe, vallahi ölüm bana daha hayırlı geliyor. Ruhşah'ım, Hamit'in sana kurban olsun. Mahlukatı ve alemi yaratan Allah, bir kusur ile insanı azap eylemez. Efendim, sana bağlanmış bir köleyim. İster döv, istersen öldür. Bu gece gelmen lazımdır, aksi halde vallahi hastalanmama belki de ölümüme sebep olursun. Ayağın altına yüzümü, gözümü sürerek rica ediyorum. Allah için kendimi durduramıyorum. "
Günümüze kadar ulaşmış bu mektup, aşkın makamlardan çok daha büyük olduğunun bir göstergesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder