https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=1wG1DT16NtU
Nurbanu:- Anlat hatun ne görüyorsun? Hünkarım ve aslanım Murat'ın geleceği nasıl?
Falcı kadın:- Bir güneş var sultanım.
Nurbanu:- Aslanım Murat'ın güneşidir o.
falcı kadın:- Batan bir güneş sultanım bu. Güneş batacak ve karanlık gelecek. Bu saray karanlığın içinde kalacak.
Nurbanu:- Saçmalama hatun. Aslanımın güneşi batmayacak. hem o hanedanın tek şehzadesi. Er ya da geç oğlum tahta çıkacak.
falcı kadın:-Tek değil sultanım. Gün gelecek bu sarayın kubbelerinde nice şehzadenin kahkahaları ve acı çığlıkları yankılanacak.
Nurbanu:- Yeter bu kadar yalan. Defol buradan bir daha gözüm görmesin seni.
falcı kadın:- Ben gördüğümü söyledim sultanım.
Nurbanu:- Gördüğünü değil, görmek istediğini söyledin. Defol buradan hemen. Yoksa şuracıkta boğarım seni. Senin çığlıkların yanlıkanır bu gök kubbede.
( Bir süre sonra Nurbanu hazırlanıp hünkarın yanına gider.)
Nurbanu:- Hünkarımıza geldiğimi haber verin.
Kapı ağası: Hünkarımız şuan meşguller. Sizi içeri alamam.
Nurbanu:- Madem öyle peki tamam. Sonra gelirim bende.
( Daha sonra aradan bir kaç gün geçer ve Nurbanu yine Selim'in yanına gitmek için odadan çıkar. Koridorda Gazanfer ve Canfeda ile karşılaşır.)
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=9Fpe1uq1f-E
Nurbanu:- Canfeda, Gazanfer ne oluyor. Nefes nefese kalmışsınız.
Gazanfer:- Felaket sultanım felaket.
Nurbanu:- Anlatın ne oldu?
Canfeda:- Bir kaç gündür gizlice hünkarımıza cariyeler sunulmuş sultanım.
Nurbanu:- Ne saçmalıyorsun sen. Olmaz öyle bir şey. Hem öyle bir şey olsa mutlaka haberimiz olur. Koskoca cariyeyi havadan uçurup sokmadılar ya hünkarın koynuna.
Canfeda:- Mihrimah sultan bu. Ne yapmış etmiş hünkarın aklına girmiş belli ki. Zira hatunlar onun emriyle girmiş halvete.
Nurbanu:- Mihrimah sultan. O gözünü intikam hırsı bürümüş bir yılan. Belli ki validesinin yapamadığını yapmaya çalışıyor. Aklı sıra benden kurtulacak. Lakin Mihrimah sultanımızın unuttuğu bir şey var. Benim adım Nurbanu, benden öncekileri nasıl yok ettiysem, sonrakileri de yok etmesini bilirim elbet.
( Aradan bir kaç hafta geçer. Nurbanu ve Selim birlikte oturuyorlardır. Kapı açılır ve harem ağalarından biri içeri girer.)
Harem ağası:- Hünkarım.
Selim:- Bir şey mi oldu ağa?
Harem ağası:- Müjdeler olsun hünkarım. Gözdelerinizden Ruhsar hatun gebedir.
Selim:- Doğru mu dersin ağa?
Harem ağası:- Evet hünkarım.
selim:- Ala, duydun mu Nurbanu bir evladım daha olacak.
(Nurbanu zor nefes alıyordur.):-İzninizle ben odama gitmek isterim. Biraz halsizim bu aralar.
selim:- Elbette gidebilirsin. Dikkat et kendine hemen bir hekim çağıralım baksın sana.
Nurbanu:- Lüzum yok. Dinlenirsem geçer. (içinden- Benim derdime hekim ne yapsın?)
( Nurbanu has odadan çıkar ve doğru Mihrimah sultanın odasına gider.)
Mihrimah:- Ne oldu Nurbanu? Hayırdır?
Nurbanu:- Beni böyle mi yok edeceksiniz sultanım? Bu şekilde hünkarımın koynuna hatun sokup gebe bırakarak mı kazanacaksınız?
Mihrimah:- Haddini bil Nurbanu sen benimle nasıl böyle konuşursun. Benim kimseyle bir alıp veremediğim yok. Haremin kaideleri ne ise onu yerine getiriyorum.
Nurbanu:- Hayır sultanım. Ne kaideler gereği ne de başka bir şey için hiçbir cariye has odaya gitmeyecek. O gebe kalan hatun benim ilk ve son zaafımdır. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Asla. (der ve çıkar.)
(Mihrimah içinden):- Senin devrin başlamadan bitti Nurbanu. Valideme bile nasip olmayan valide sultanlık makamını asla sana yar etmeyeceğim.
( Mihrimah ve Nurbanu arasındaki bu savaşın sonu ne olacak? Selim başkalarıyla birlikte olmaya devam edecek mi? Yoksa büyük aşkı Nurbanu'ya sadık mı kalacak? Hikayenin bundan sonraki bölümleri cumartesi günleri yayınlanacak. Takipte kalın.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder