4 Temmuz 2014 Cuma

SARAYDA İKİ VENEDİKLİ (6.bölüm melek mi yoksa şeytan mı?)


( Safiye ve Murat hem Kanuni'nin cenazesi hem de Selim'in tahta çıkmasından dolayı pay-i tahta gelmişlerdir. Safiye Topkapı'nın ihtişamı ve büyüklüğü karşısında şaşkına döner. Bu saraya hayran kalır.)



Safiye:- Ne kadar muhteşem bir saray.
Murat:- Öyledir. Topkapı cihanın gördüğü en güzel saraylardandır. Mekanı cennet olsun atam Sultan Mehmet Han yaptırmış bu sarayı. o günden beride kaç kuşaktır hanedanımıza hizmet eder bu saray.
(Safiye Murat'a gülümser ve içinden)- Bir gün gelecek ve bu muhteşem sarayda ben yaşayacağım.

( Nurbanu Selim'in odasına gider ve Selim'i bir hayli düşünceli bulur.)


Nurbanu:- Neyin var selim bir hayli düşünceli ve üzgün görünüyorsun?
Selim:- Yok bir şey Nurbanu iyiyim ben.
Nurbanu:- Selim.
Selim:- Mihrimah'ı düşünüyordum.
Nurbanu:- Biliyordum zaten seni bu hale onun getirdiğini. Ne yaptı, yine ne söyledi sana?
Selim:- Şuan tahtımda kimin sayesinde oturuyorum hiç düşündün mü?
Nurbanu:- Elbette ki Sokullu Mehmet Paşa sayesinde. O olmasa şimdi Beyazıt tahtta bizde mezarda olurduk.
Selim:- Elbette öyle. Mehmet paşanın emeği büyük. Lakin tahta oturduğum vakit asker cülus isteriz, cülus isteriz diye ayaklanmaya başladığında bizim paramız ödemede yeterli gelmedi. Geriye kalanını Mihrimah ödedi Nurbanu. O gün o olmasaydı azgınlar beni tahttan al aşağı edeceklerdi.
Nurbanu:- Mihrimah sultan bize günahını vermez. Aranızdaki husumet herkesin malumu. Neden yaptı ki böyle bir şeyi?
Selim:- O da anladı ne yapsa, ne etse de Beyazıt'ın geri gelmeyeceğini. Geçmişte her ne olduysa oldu. Lakin biz kardeşiz, öz kardeş. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremez. Mihrimah da bunu anladı zahir.
Nurbanu:- Öyledir elbet. (içinden)- Kardeşmiş, o kardeşini unutalı çok oldu Selim. Bunu tüm cihan anladı bir sen anlayamadın. Allah bilir yine ne planlar kuruyor ki böyle bir şey yapmış.

(Mihrimah Sultan Safiye'yi yanına çağırtır ve onunla konuşmak ister.)


Safiye:- Beni çağırtmışsınız sultanım.
Mihrimah:- Evet safiye. Herkes gibi sende bilirsin ki şehzadem Murat benim kıymetlimdir. Yiyenimi ziyadesiyle severim. İstedim ki Murat'ın böylesine sevdiği ve değer verdiği gözdesini göreyim.
İşittiğime göre seni bizzat Nurbanu seçip şehzadesine sunmuş.
Safiye:- Doğrudur sultanım.
Mihrimah:- Bak Safiye görüyorum ki Nurbanu senin için değerli. Ona sadakatle bağlısın. Lakin unutmaman gereken bir şey var. İstediğin kadar sadık ol iktidar gölge kabul etmez.Ve bir gün sen Nurbanu'nun gölgesi olacaksın. Ve o gün sadakatle hizmet ettiğin sultanın seni hayatından silip atacak.
Safiye:- Venedik'te bana altın saçlı Sophia derlerdi. Burada ise Murat bana parlayan güneşim der. Yani sizin anlayacağınız sultanım ben kimsenin gölgesi olmam. Benim olduğum yerde gölge değil ışık vardır. Ve o ışık tek bir kişiyi aydınlatır. Sahibini.
Mihrimah:- Belli ki göründüğün kadar saf biri değilsin. Lakin Nurbanu da göründüğü kadar basit bir sultan değildir. Vaktiyle validem bile hakkından gelemedi. Şimdi ise valideme ait olan her şeye bir bir sahip oluyor.
Safiye:- Nurbanu sultanın gücüne ve zekasına ne şüphe. Öyle ki Hürrem sultan gibi adı dillere destan olmuş bir sultan bile onunla baş edememiş ve yenilmiş.
Mihrimah:- Nurbanu validemin izinden yürüdü ve onu geçti peki ya sen Safiye, sen kimin izinden gideceksin?
Safiye:- Ben kendi yolumdan gideceğim sultanım. Kendi kaderimin çizdiği yoldan.

Mihrimah:- Çekilebilirsin. ( kendi kendine)- Herkes kendi şeytanını kendi yaratır derler. Doğruymuş. Validem seni yaratmıştı. Sen de Safiye'yi yarattın Nurbanu.
 
( Gerçekten de Safiye Nurbanu sultana sadakatle hizmet eden bir melek miydi? Yoksa Mihrimah sultanın dediği gibi Nurbanu'nun sonunu hazırlayacak olan bir şeytan mı? Hikayemin 7. bölümü 10 Temmuz Perşembe sizlerle...)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder