Yazı yazmayı seven bir tarihçi adayı... Asya'ya ilgisi olan bir genç kız... Ve en önemlisi bir insan...
25 Haziran 2014 Çarşamba
SARAYDA İKİ VENEDİKLİ (3.bölüm Cecilia'nın hikayesi)
Nurbanu:- Canfeda Sophia'nın eğitimi nasıl gidiyor öğrenmeye başladı mı bir şeyler.
Canfeda:- Hayır sultanım bırakın harem kurallarını bir kelime Türkçe öğrenmeye niyeti yok. Neymiş da nasıl olsa pek yakında Venedik'e geri dönecekmiş. Bu tür şeyleri öğrenmesine gerek yokmuş. Haftalardır kök söktürdü bana sultanım.
Nurbanu:- Tamam Canfeda. Çekilebilirsin. Bu konuyla ben alakadar olacağım.
(Nurbanu derhal Sophia'nın yanına cariyeler taşlığına gider.)
(Nurbanu Sophia'yı bir köşeye çeker ve onunla konuşur)
Nurbanu:- İşittiğime göre senden öğrenmeni istediğim hiçbir şeyi öğrenmiyormuşsun. Neden?
Sophia:- Non e necessario. Comungue andate qui presto. (Gerek yok. Nasıl olsa yakında gideceğim buradan.)
Nurbanu:- Demek gideceksin.
sophia:-Si.( Evet)
Nurbanu:- Sana bir hikaye anlatacağım Sophia. Ondan sonra gidip gitmeyeceğini anlarsın. Nurbanu sultanı, yani beni bilir mi Venedik?
Sophia:- Si.( evet)
Nurbanu. Güzel. Peki ya Cecilia Baffo adını bilir mi? Ya da sen tanır mısın onu?
Sophia:- No
Nurbanu:- Elbette bilmez. Zira Venedik Cecilia'sını unutalı, onu bir kalemde silip atalı yıllar oldu.
sophia:- Cecilia che? (Cecilia kim?)
Nurbanu:- Sabret Sophia anlatıyorum. Bir şeyi sakın unutma sabır bu haremdeki en büyük silahtır. Neyse gelelim hikayeye. Sen sanır mısın ki Venedik'ten kaçırılan tek Baffo sensin. Yıllar önce Cecilia annesinin yanına gitmek için babası ve mahiyeti ile birlikte yola çıkmış. Bir adada konaklamışlar. Her şey iyiyken bir anda bir ses duyulmuş. Korsanlar... diye bağıran bir ses. Her yeri sarmışlar. Kızları kaçırmış geri kalanların hepsini öldürmüşler. O günden sonra Cecilia bir daha ne annesini ne de babasını görmüş. çünkü ölenler arasında biricik babası da varmış. baba, baba diye haykırmış lakin feryadını kimse duymamış. o günden geriye kalan tek şey bir masada hep beraber oturdukları olmuş.
Cecilia'yı Türk korsanları Osmanlı sarayına satmışlar. Cecilia kaderine boyun eğip sessizce oturacak biri değilmiş. Ne yapıp edip bu cehennemden kurtulacak ve Venedik'e geri dönecekmiş. Bunun için Hürrem Sultan'ın karşısına çıkmış ve beni evime gönderin diye yalvarmış.
Sophia:- Ne hanno Hürrem Sultano? (Hürrem sultan ne demiş?)
Nurbanu:- Ne diyecek nerden geldiğinin ya da kim olduğunun önemi olmadığını artık bir köle olduğunu söylemiş. Kabullenmemiş. Bir gün Venedik gelecek ve onu götürecekmiş. Bir tek buna inanıyormuş. Lakin Venedik bir türlü gelmiyormuş. Cecilia dayanamamış ve canına kıymak istemiş.
Onu da becerememiş. Günler geçmiş, haftalar geçmiş ama kimse onu kurtarmaya gelmemiş. O da anlamış buradan çıkışın olmadığını ve " madem buradan çıkış yok, kurtuluş yok o halde tepede olmalıyım, en tepede" demiş. o günden sonra da bunun için ne gerekiyorsa yapmış.
Sophia : Kim Cecilia?
Nurbanu:- Benim Sophia. Venedik'in unuttuğu Osmanlı'nın ise başına taç koyduğu Nurbanu haseki sultan. bu hikayeyi sana eğlence olsun diye anlatmadım. umarım ne demek istediğimi anlamışsındır.
( Nurbanu Safiye'nin yanından ayrılır ve odasına gider.)
Sophia:- Madem beni buradan kurtaracak bi yol yok. o halde bende kendi yolumu çizerim. Ve sana söz Cecilia, bu yürüyeceğim yol beni en yükseğe götürecek. Tıpkı senin gibi.
( o günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü artık Osmanlı'da bir Baffo daha vardır. Sophia'nın yolu onu istediği şeye götürecek mi? Nurbanu Venedikli bir kızdan Safiye Sultan doğurmayı başarabilecek mi? hikayenin 4. bölümü yarın...)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Çok güzel bir bölümdü ^_^
YanıtlaSilteşekkür ederim :)
YanıtlaSil