Yazı yazmayı seven bir tarihçi adayı... Asya'ya ilgisi olan bir genç kız... Ve en önemlisi bir insan...
20 Temmuz 2014 Pazar
KÖSEM SULTAN ( 2.bölüm değişim.)
( Günler, haftalar geçiyordur ama Kösem için hiç bir şey değişmiyordur. Sadece ölmek istiyor ve söylenenlerin tam tersini yapıyordur. )
19 Temmuz 2014 Cumartesi
SARAYDA İKİ VENEDİKLİ (8. bölüm başlayan savaş.)
( Nurbanu sarayda Mihrimah sultan ile iktidar savaşı verirken, Safiye Saruhan'da şehzade Murat ile aşkını yaşamaktadır. Her günü sevinç, mutluluk, aşk ve eğlence ile geçmektedir.)
Canfeda:- Sultanım.
Nurbanu:- Gel Canfeda.
Canfeda:- Sultanım Saruhan sancağından mektup var.
Nurbanu:- Hele şükür Safiye hatun bizi hatırlayabildi.
Canfeda:- Mektup Safiye'den değil sultanım. Saruhan sancağında ne olup bittiğini gizlice size haber versin diye gönderdiğiniz cariyeden gelmiş mektup.
( Nurbanu mektubu okur ve yüzü aniden katılaşır.)
Canfeda:- Ne yazıyor sultanım. Kötü bir haber mi var?
Nurbanu:- Safiye hatun, şehzadesini kucağına aldığından beri değişmiş. Kendini Saruhan'ın sultanı bellemiş. Etraflar da "haseki sultanım ben" diye dolanıyor, herkese emirler yağdırıyormuş.
Canfeda:- Valla sultanım benim gözüm o hatunu en başından beri tutmamıştı ama siz Venedikli diye ona ayrı bir değer verdiniz.
Nurbanu:- Haklısın Canfeda. Onun Venedik'ten gelmesi, ve benim kanımdan olması beni çok etkiledi. Baffo'ların ne kadar hırslı olduğunu, onunda bir Baffo olduğunu unuttum. Hiç kimse benim koyduğum kuralların dışına çıkamaz Canfeda. Onu nasıl göklere yükselttiysem, yerin dibine sokmasını da bilirim elbet.
Canfeda:- Yaparsınız sultanım.
Nurbanu:- Başımda zaten Mihrimah denen bir yılan var başını ezmem gereken bir de Safiye ile uğraşamam. Şehzademin haremindeki kalfaya haber yollayın. Güzel bir cariye hazırlasın sunsun aslanıma. Bu Safiye'ye yeterli bir ders olacaktır.
( Canfeda derhal kalfaya haber yollar ve kalfa Safiye'nin haberi olmadan şehzade Murat'a bir cariye sunar.)
( Bir kaç gün sonra Safiye'nin cariyesi Melek şehzadenin koynuna bir cariye sokulduğunu öğrenir ve bir telaş Safiye'ye haber verir.)
Melek:- Sultanım, felaket.
Safiye:- Ne oldu melek? Sakinleş biraz öyle anlat.
Melek:- Şehzademiz Murat hazretlerinin huzuruna bir kaç gün önce bir cariye çıkarılmış. Hatun halvete girmeyi başarmış.
Safiye:- Yanlış duymuşsundur Melek. Kimse benden habersiz şehzademe hatun götüremez.
Melek:- Keşke yanlış duysaydım sultanım, keşke. Didar kalfa hatunu bizzat seçip kendi elleriyle götürmüş şehzademize.
Safiye:- O kalfa kim oluyor da beni hiçe saymaya cüret ediyor.
Melek:- Didar kalfanın cüretinin kaynağı belli sultanım. Nurbanu sultan. Sizde iyi bilirsiniz ki onun izni olmadan kuş dahi uçmaz bu haremde.
Safiye:- Hayır, olmaz. Nurbanu sultanım bana bunu yapmaz. O beni sever. hayır, hayır. O böyle bir emir vermez.
Melek:- Sizi sever. Lakin Nurbanu sultan bu ne yapacağını kim bilebilir.
Safiye:- Yeter melek. Seni severim bilirsin. Bu konuyu daha fazla uzatma. Şimdi çık dışarı biraz dinlenmek istiyorum.
( Safiye düşüncelere dalar çok güvendiği, biricik sultanı Nurbanu Safiye'ye ihanet etmiş olabilir mi? Sonra biraz durur hayır der benim sultanım bana bunu yapmaz... bir kaç gün bu tür düşünceler içinde geçer. Bir gün melek hatun elinde küçük bir kağıtla Safiye'nin odasına girer.)
Melek :- Sultanım.
Safiye:- Gel melek. Nedir o elindeki?
Melek:- Bende bilmiyorum sultanım. Didar kalfayı bir taşın altına gizlice bu kağıdı koyarken gördüm. Aldım ve size getirdim. Siz bana itimat etmiyorsunuz ama bu kalfa bir işler çeviriyor.
Safiye:- Of Melek, günlerdir aynı mevzu. Neyse tamam ver.( Safiye kağıdı alır ve okumaya başlar.)
- Nurbanu sultanım emriniz yerine getirilmiştir. İsteğiniz üzere güzeller güzeli bir cariye sundum şehzade hazretlerine. Hatunu pek beğendi. Daima size sadakatle hizmet eden köleniz Didar kalfa.
Melek:- Ben size demiştim sultanım. Bu işin arkasında Nurbanu sultan var diye.
Safiye:- Çık dışarı Melek.
Melek:- Ama sultanım.
Safiye:- Çık dedim sana hatun. Defol. ( Melek hatun çıkar ve Safiye yalnız kalır. Nurbanu'ya yaptığına cevaben bir mektup yazar.)
- Nurbanu sultanım, bana bunu neden yaptın? Ben size güvendim. Sizse bana ihanet ettiniz. Şehzademin koynuna hatun soktunuz. Onun benden başkasına bakmasına izin verdiniz. Ben size ne yaptım. Daima size sadakatle hizmet etmedim mi? Siz ne emir verirseniz yapmadım mı? Verdiğiniz kararlara bir kez bile sorgulamadan uymadım mı? Her şeyi yaptığım halde sizi böyle korkutan neydi de şehzademin aklına başkasını soktunuz. Şehzade doğurdum sultan oldum ve size rakip olurum, sizi geçerim diye mi korktunuz? O halde korkun sultanım. zira burada bir laf var "boynuz kulağı geçer".
( Bölüm sonu )
( Bu halvet olayı Safiye'nin Nurbanu'ya karşı aldığı ilk yenilgiydi. Lakin son olmayacaktı. Peki ya safiye tüm bu yaşananlara kayıtsız mı kalacaktı? Cevabı hikayenin dokuzuncu bölümünde.)
Canfeda:- Sultanım.
Nurbanu:- Gel Canfeda.
Canfeda:- Sultanım Saruhan sancağından mektup var.
Nurbanu:- Hele şükür Safiye hatun bizi hatırlayabildi.
Canfeda:- Mektup Safiye'den değil sultanım. Saruhan sancağında ne olup bittiğini gizlice size haber versin diye gönderdiğiniz cariyeden gelmiş mektup.
( Nurbanu mektubu okur ve yüzü aniden katılaşır.)
Canfeda:- Ne yazıyor sultanım. Kötü bir haber mi var?
Nurbanu:- Safiye hatun, şehzadesini kucağına aldığından beri değişmiş. Kendini Saruhan'ın sultanı bellemiş. Etraflar da "haseki sultanım ben" diye dolanıyor, herkese emirler yağdırıyormuş.
Canfeda:- Valla sultanım benim gözüm o hatunu en başından beri tutmamıştı ama siz Venedikli diye ona ayrı bir değer verdiniz.
Nurbanu:- Haklısın Canfeda. Onun Venedik'ten gelmesi, ve benim kanımdan olması beni çok etkiledi. Baffo'ların ne kadar hırslı olduğunu, onunda bir Baffo olduğunu unuttum. Hiç kimse benim koyduğum kuralların dışına çıkamaz Canfeda. Onu nasıl göklere yükselttiysem, yerin dibine sokmasını da bilirim elbet.
Canfeda:- Yaparsınız sultanım.
Nurbanu:- Başımda zaten Mihrimah denen bir yılan var başını ezmem gereken bir de Safiye ile uğraşamam. Şehzademin haremindeki kalfaya haber yollayın. Güzel bir cariye hazırlasın sunsun aslanıma. Bu Safiye'ye yeterli bir ders olacaktır.
( Canfeda derhal kalfaya haber yollar ve kalfa Safiye'nin haberi olmadan şehzade Murat'a bir cariye sunar.)
( Bir kaç gün sonra Safiye'nin cariyesi Melek şehzadenin koynuna bir cariye sokulduğunu öğrenir ve bir telaş Safiye'ye haber verir.)
Melek:- Sultanım, felaket.
Safiye:- Ne oldu melek? Sakinleş biraz öyle anlat.
Melek:- Şehzademiz Murat hazretlerinin huzuruna bir kaç gün önce bir cariye çıkarılmış. Hatun halvete girmeyi başarmış.
Safiye:- Yanlış duymuşsundur Melek. Kimse benden habersiz şehzademe hatun götüremez.
Melek:- Keşke yanlış duysaydım sultanım, keşke. Didar kalfa hatunu bizzat seçip kendi elleriyle götürmüş şehzademize.
Safiye:- O kalfa kim oluyor da beni hiçe saymaya cüret ediyor.
Melek:- Didar kalfanın cüretinin kaynağı belli sultanım. Nurbanu sultan. Sizde iyi bilirsiniz ki onun izni olmadan kuş dahi uçmaz bu haremde.
Safiye:- Hayır, olmaz. Nurbanu sultanım bana bunu yapmaz. O beni sever. hayır, hayır. O böyle bir emir vermez.
Melek:- Sizi sever. Lakin Nurbanu sultan bu ne yapacağını kim bilebilir.
Safiye:- Yeter melek. Seni severim bilirsin. Bu konuyu daha fazla uzatma. Şimdi çık dışarı biraz dinlenmek istiyorum.
( Safiye düşüncelere dalar çok güvendiği, biricik sultanı Nurbanu Safiye'ye ihanet etmiş olabilir mi? Sonra biraz durur hayır der benim sultanım bana bunu yapmaz... bir kaç gün bu tür düşünceler içinde geçer. Bir gün melek hatun elinde küçük bir kağıtla Safiye'nin odasına girer.)
Melek :- Sultanım.
Safiye:- Gel melek. Nedir o elindeki?
Melek:- Bende bilmiyorum sultanım. Didar kalfayı bir taşın altına gizlice bu kağıdı koyarken gördüm. Aldım ve size getirdim. Siz bana itimat etmiyorsunuz ama bu kalfa bir işler çeviriyor.
Safiye:- Of Melek, günlerdir aynı mevzu. Neyse tamam ver.( Safiye kağıdı alır ve okumaya başlar.)
- Nurbanu sultanım emriniz yerine getirilmiştir. İsteğiniz üzere güzeller güzeli bir cariye sundum şehzade hazretlerine. Hatunu pek beğendi. Daima size sadakatle hizmet eden köleniz Didar kalfa.
Melek:- Ben size demiştim sultanım. Bu işin arkasında Nurbanu sultan var diye.
Safiye:- Çık dışarı Melek.
Melek:- Ama sultanım.
Safiye:- Çık dedim sana hatun. Defol. ( Melek hatun çıkar ve Safiye yalnız kalır. Nurbanu'ya yaptığına cevaben bir mektup yazar.)
- Nurbanu sultanım, bana bunu neden yaptın? Ben size güvendim. Sizse bana ihanet ettiniz. Şehzademin koynuna hatun soktunuz. Onun benden başkasına bakmasına izin verdiniz. Ben size ne yaptım. Daima size sadakatle hizmet etmedim mi? Siz ne emir verirseniz yapmadım mı? Verdiğiniz kararlara bir kez bile sorgulamadan uymadım mı? Her şeyi yaptığım halde sizi böyle korkutan neydi de şehzademin aklına başkasını soktunuz. Şehzade doğurdum sultan oldum ve size rakip olurum, sizi geçerim diye mi korktunuz? O halde korkun sultanım. zira burada bir laf var "boynuz kulağı geçer".
( Bölüm sonu )
( Bu halvet olayı Safiye'nin Nurbanu'ya karşı aldığı ilk yenilgiydi. Lakin son olmayacaktı. Peki ya safiye tüm bu yaşananlara kayıtsız mı kalacaktı? Cevabı hikayenin dokuzuncu bölümünde.)
17 Temmuz 2014 Perşembe
İLK MİM'İM :)))
Merhaba arkadaşalar. Bu benim ilk mimlenişim. Arkadaşım Serdar sayesinde oldu. :) Ona teşekkür ediyorum ve mimî'me geçiyorum.
Blog ismin neden bu? Özel bir anlamı var mı?
Ben bloğumda tarihi şeyler paylaşmak istiyordum. Özellikle sultanlar, imparatoriçeler vs. hakkında. Bu yüzden ben ve bu bloğu açmamda yardımcı olan arkadaşım düşündük ve Sultanların Gizemi olmasına karar verdik.
Hayatının en acı olayı ne? Ölüm dışında, sana ders veren bir şey yaşadın mı hiç?
Her insanın hayatında büyük veya küçük yaşadığı, üzerinde etki bırakan acıları, ders çıkarması gereken şeyler olduğunu düşündüğü olmuştur. Açık olmak gerekirse öyle çok büyük acılarım olmadı ama var olanları da neden böyle, neden ben, vs. olarak düşünmedim. Çünkü hepsi benim için birer tecrübeydi. İyi veya kötü birer tecrübe.
Yurt dışımda görmek istediğin yer var mı?
Bu soru çok güzel. Yurt dışında en çok Güney Kore'ye gitmek istiyorum. Bu ülke dışında Tayvan, İtalya, Avusturalya, Kanada ve Rusya.
Hayatının kitabı ne?
Beni en çok tarihi romanlar etkiler. Ama "işte bu benim hayatımın kitabı" dediğim bir kitap olmadı.
Koleksiyonun var mı?
Koleksiyonum yok. Ama belli bir şey üzerine yoğunlaşıp koleksiyon haline getirenler hoşuma gider. Benim de olsa derim :)
Hangi enstrüman olmak istersin?
Piyano olmak isterdim. Onun her bir notası ve o notalardan çıkan sesler bana çok duru ve saf gelir.
12 Temmuz 2014 Cumartesi
KÖSEM SULTAN ( 1. Bölüm hatice haremde.)
-Anne bana ninemin hikayesini yine anlatır mısın? Lütfen!
Fatma sultan:- Madem istiyorsun o halde anlatayım bende. Validem çocuk yaşta ailesinden koparılıp Bosna beylerbeyine satılmış, yetmemiş onlar da Osmanlı sarayına satmışlar. Sultan Ahmet'e hediye edilmiş. Günlerce sessizce ağlamış, yalvarmış, "beni bırakın ne olur size yalvarıyorum evime, aileme gönderin beni" demiş. Lakin Osmanlı haremine bir kez giren bir daha kolay kolay çıkamaz. Validem de çıkamamış. Kimse onun feryatlarını dikkate almamış. Bırak evine göndermeyi, geçmişine dair ne varsa bir bir silmeye başlamışlar. Önce adı, sonra dili, dini tek tek değiştiriliyormuş. Validemin asıl adı Anastasyadır. Burada Hatice olarak değiştirilmiştir. Zaman sürekli geçiyormuş ama validem haremden kurtulamıyormuş.
Bir gün karar vermiş. Büyük valide Safiye sultanın odasına gidecek ve derdini bir kez de ona anlatacak, yalvarıp yakaracakmış, " ya beni hemen şimdi burada öldürün ya da aileme götürün" diyecekmiş. Bu kararlıkla büyük validenin odasına gitmiş. Kapıdaki cariyelere ağalara rağmen zor da olsa içeri girmeyi başarmış ve büyük validenin karşısına dikilmiş. Oysa o girdiği kapının kendisine gelecekte neler getireceğinden hiç haberi yokmuş.
Safiye sultan:- Bu ne densizliktir hatun sen benim odama hangi hakla destursuz girersin?
Kösem:- Size yalvarmaya geldim sultanım. Burada beni kimse görmüyor, feryatlarımı kimse duymuyor. Ne olur bana yardım edin. Evime gitmek istiyorum. Beni evime gönderin.
Safiye sultan:- Adın nedir senin?
Kösem:- Anastasya, Nasya, şey, yani Hatice.
Safiye sultan:- Kaç adın var senin hatun? Alay mı edersin sen benimle?
Nergis ağa:- Valide sultanım, hatun belli ki heyecandan ne diyeceğini şaşırdı. Aslen yunan bu kız. Adı Anastasya, tanıdıkları vs. kolay olsun diye çoğunlukla Nasya derlermiş. burada da harem görevlileri adını Hatice koymuş.
Safiye Sultan:- Anladım nergis ağa. (Kösem'e dönerek)- Şunu iyice anla Hatice, artık burasıdır senin evin. Geçmişini nerden geldiğini, kim olduğunu ne kadar çabuk unutursan senin için o kadar iyi. Ayrıca her evin olduğu gibi buranın da kendine göre kuralları vardır. Eğer bu kurallara uyarsan burası sana cennet olur, lakin eğer uymazsan, sana yazık olur. Sen akıllı bir hatuna benziyorsun. Ne demek istediğimi anlamış olman lazım.
Nergis ağa :- Validem, bu gece için Handan valide sultan hünkarımıza bir cariye seçmemi buyurmuşlardı. Siz de münasip görürseniz bu kızı hazırlayalım akşama. Biraz saygısız falan ama Allah var güzel kız.
Safiye sultan:- Has odanın boş kalması uygun olmaz. Hem hünkarımızın da biran evvel bir şehzadesi olmalı. Lakin bu hatunu değil, daha önceden seçtiğim Mahfiruz'u hazırlayın. Hem bu kızın daha eğitimden geçmesi gerek. Ben torunum Ahmet hanın huzuruna çıkmaya uygun olduğunu düşünmüyorum. en azından şimdilik.
Ağa:- Destur, Sultan Ahmet Han hazretleri.
( Kapı açılır ve Ahmet içeri girer. Büyük validesinin ellerini öper ve hayır dualarını alır. divan toplantısına gitmek üzere odadan ayrılacağı sırada gözü güzel Hatice'ye takılır. Ve ondan gözlerini alamaz. Bu durumu fark eden Safiye sultan derhal müdahale eder.)
Safiye sultan:- Hünkarım, bir şey mi söyleyeceksiniz durdunuz kaldınız?
(Sultan Ahmet Han kendini toplar):- Hayırlı günler validem. (der ve odadan çıkar.)
Safiye sultan:- Hayırlı günler hünkarım.
( Akşam olur ve Mahfiruz hatun hünkara sunulur.)
( O gece Sultan Ahmet ve Mahfiruz hatun halvet olurlar. lakin ne o gece ne de daha sonra validesinin odasında gördüğü güzel Hatice hünkarın aklından hiç çıkmaz.)
Melek kalfa:- Validem neyiniz var? Bir hayli düşüncelisiniz.
Safiye sultan:- O Hatice denen hatun aklımı meşgul ediyor Melek.
Melek Kalfa:- Canınızı sıkacak bir şey mi yaptı yoksa densiz sultanım?
Safiye sultan:- O gün o kıza baktığımda sanki ona değil de kendime bakıyorum gibi hissettim Melek. Yıllar evvel bu saraya geldiğimdeki hallerimi hatırlattı bana. bende tıpkı onun gibi validem Nurbanu'ya beni bırakın diye yalvarmış, her gün her gece buradan kurtulmanın yollarını aramıştım. Nerden nereye.
Melek kalfa:- O kızı kendinizle nasıl bir tutarsınız sultanım. Siz bu mertebeye ulaşmak için canınızı koydunuz ortaya. Hiç kimse sizin gibi olamaz. Siz koskoca Safiye Valide Sultansınız, oysa değersiz bir cariye.
(Safiye güler):- Geçmişini ve yaşadıklarını unutanların geleceği olmaz Melek. Unutma ki bir zamanlar bende o değersiz deyip hor gördüğün cariyelerden biriydim.
Melek kalfa:- Sultanım affedin ben öyle demek istemedim.
Safiye sultan:- Tamam Melek. Çekilebilirsin biraz yalnız kalmak istiyorum. ( Melek çıkar ve Safiye yalnız kalır. Kendi kendine):- Yunanlı Anastasaya, sendeki farkı, gözlerindeki ışığı kimse görmese bile ben görüyorum. Lakin bu farkı başkalarının da görmesine izin vermeyeceğim. Çünkü ne kendi iktidarıma bir rakip istiyorum ne de benim, Nurbanu ve Hürrem sultanın yaptığı gibi içindeki masumiyeti öldürmeni, elleri kanlı bir sultana dönüşmeni istiyorum.
( bölüm sonu.)
SARAYDA İKİ VENEDİKLİ ( 7. bölüm Nurbanu ve Mihrimah savaşı)
( Safiye ve Murat Selim'in tahta çıkışından kısa bir süre sonra Saruhan sancağına dönmüşlerdir. Mihrimah sultan da Hürem sultan valide olamadan öldüğü için onun görevini üstlenmiş. ve haremi yönetmeye başlamıştır. Nurbanu sultan hünkarı Selim'in ve oğlu Murat'ın geleceğini öğrenmek için saraya gizlice bir falcı çağırtır.)
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=1wG1DT16NtU
Nurbanu:- Anlat hatun ne görüyorsun? Hünkarım ve aslanım Murat'ın geleceği nasıl?
Falcı kadın:- Bir güneş var sultanım.
Nurbanu:- Aslanım Murat'ın güneşidir o.
falcı kadın:- Batan bir güneş sultanım bu. Güneş batacak ve karanlık gelecek. Bu saray karanlığın içinde kalacak.
Nurbanu:- Saçmalama hatun. Aslanımın güneşi batmayacak. hem o hanedanın tek şehzadesi. Er ya da geç oğlum tahta çıkacak.
falcı kadın:-Tek değil sultanım. Gün gelecek bu sarayın kubbelerinde nice şehzadenin kahkahaları ve acı çığlıkları yankılanacak.
Nurbanu:- Yeter bu kadar yalan. Defol buradan bir daha gözüm görmesin seni.
falcı kadın:- Ben gördüğümü söyledim sultanım.
Nurbanu:- Gördüğünü değil, görmek istediğini söyledin. Defol buradan hemen. Yoksa şuracıkta boğarım seni. Senin çığlıkların yanlıkanır bu gök kubbede.
( Bir süre sonra Nurbanu hazırlanıp hünkarın yanına gider.)
Nurbanu:- Hünkarımıza geldiğimi haber verin.
Kapı ağası: Hünkarımız şuan meşguller. Sizi içeri alamam.
Nurbanu:- Madem öyle peki tamam. Sonra gelirim bende.
( Daha sonra aradan bir kaç gün geçer ve Nurbanu yine Selim'in yanına gitmek için odadan çıkar. Koridorda Gazanfer ve Canfeda ile karşılaşır.)
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=9Fpe1uq1f-E
Nurbanu:- Canfeda, Gazanfer ne oluyor. Nefes nefese kalmışsınız.
Gazanfer:- Felaket sultanım felaket.
Nurbanu:- Anlatın ne oldu?
Canfeda:- Bir kaç gündür gizlice hünkarımıza cariyeler sunulmuş sultanım.
Nurbanu:- Ne saçmalıyorsun sen. Olmaz öyle bir şey. Hem öyle bir şey olsa mutlaka haberimiz olur. Koskoca cariyeyi havadan uçurup sokmadılar ya hünkarın koynuna.
Canfeda:- Mihrimah sultan bu. Ne yapmış etmiş hünkarın aklına girmiş belli ki. Zira hatunlar onun emriyle girmiş halvete.
Nurbanu:- Mihrimah sultan. O gözünü intikam hırsı bürümüş bir yılan. Belli ki validesinin yapamadığını yapmaya çalışıyor. Aklı sıra benden kurtulacak. Lakin Mihrimah sultanımızın unuttuğu bir şey var. Benim adım Nurbanu, benden öncekileri nasıl yok ettiysem, sonrakileri de yok etmesini bilirim elbet.
( Aradan bir kaç hafta geçer. Nurbanu ve Selim birlikte oturuyorlardır. Kapı açılır ve harem ağalarından biri içeri girer.)
Harem ağası:- Hünkarım.
Selim:- Bir şey mi oldu ağa?
Harem ağası:- Müjdeler olsun hünkarım. Gözdelerinizden Ruhsar hatun gebedir.
Selim:- Doğru mu dersin ağa?
Harem ağası:- Evet hünkarım.
selim:- Ala, duydun mu Nurbanu bir evladım daha olacak.
(Nurbanu zor nefes alıyordur.):-İzninizle ben odama gitmek isterim. Biraz halsizim bu aralar.
selim:- Elbette gidebilirsin. Dikkat et kendine hemen bir hekim çağıralım baksın sana.
Nurbanu:- Lüzum yok. Dinlenirsem geçer. (içinden- Benim derdime hekim ne yapsın?)
( Nurbanu has odadan çıkar ve doğru Mihrimah sultanın odasına gider.)
Mihrimah:- Ne oldu Nurbanu? Hayırdır?
Nurbanu:- Beni böyle mi yok edeceksiniz sultanım? Bu şekilde hünkarımın koynuna hatun sokup gebe bırakarak mı kazanacaksınız?
Mihrimah:- Haddini bil Nurbanu sen benimle nasıl böyle konuşursun. Benim kimseyle bir alıp veremediğim yok. Haremin kaideleri ne ise onu yerine getiriyorum.
Nurbanu:- Hayır sultanım. Ne kaideler gereği ne de başka bir şey için hiçbir cariye has odaya gitmeyecek. O gebe kalan hatun benim ilk ve son zaafımdır. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Asla. (der ve çıkar.)
(Mihrimah içinden):- Senin devrin başlamadan bitti Nurbanu. Valideme bile nasip olmayan valide sultanlık makamını asla sana yar etmeyeceğim.
( Mihrimah ve Nurbanu arasındaki bu savaşın sonu ne olacak? Selim başkalarıyla birlikte olmaya devam edecek mi? Yoksa büyük aşkı Nurbanu'ya sadık mı kalacak? Hikayenin bundan sonraki bölümleri cumartesi günleri yayınlanacak. Takipte kalın.)
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=1wG1DT16NtU
Nurbanu:- Anlat hatun ne görüyorsun? Hünkarım ve aslanım Murat'ın geleceği nasıl?
Falcı kadın:- Bir güneş var sultanım.
Nurbanu:- Aslanım Murat'ın güneşidir o.
falcı kadın:- Batan bir güneş sultanım bu. Güneş batacak ve karanlık gelecek. Bu saray karanlığın içinde kalacak.
Nurbanu:- Saçmalama hatun. Aslanımın güneşi batmayacak. hem o hanedanın tek şehzadesi. Er ya da geç oğlum tahta çıkacak.
falcı kadın:-Tek değil sultanım. Gün gelecek bu sarayın kubbelerinde nice şehzadenin kahkahaları ve acı çığlıkları yankılanacak.
Nurbanu:- Yeter bu kadar yalan. Defol buradan bir daha gözüm görmesin seni.
falcı kadın:- Ben gördüğümü söyledim sultanım.
Nurbanu:- Gördüğünü değil, görmek istediğini söyledin. Defol buradan hemen. Yoksa şuracıkta boğarım seni. Senin çığlıkların yanlıkanır bu gök kubbede.
( Bir süre sonra Nurbanu hazırlanıp hünkarın yanına gider.)
Nurbanu:- Hünkarımıza geldiğimi haber verin.
Kapı ağası: Hünkarımız şuan meşguller. Sizi içeri alamam.
Nurbanu:- Madem öyle peki tamam. Sonra gelirim bende.
( Daha sonra aradan bir kaç gün geçer ve Nurbanu yine Selim'in yanına gitmek için odadan çıkar. Koridorda Gazanfer ve Canfeda ile karşılaşır.)
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=9Fpe1uq1f-E
Nurbanu:- Canfeda, Gazanfer ne oluyor. Nefes nefese kalmışsınız.
Gazanfer:- Felaket sultanım felaket.
Nurbanu:- Anlatın ne oldu?
Canfeda:- Bir kaç gündür gizlice hünkarımıza cariyeler sunulmuş sultanım.
Nurbanu:- Ne saçmalıyorsun sen. Olmaz öyle bir şey. Hem öyle bir şey olsa mutlaka haberimiz olur. Koskoca cariyeyi havadan uçurup sokmadılar ya hünkarın koynuna.
Canfeda:- Mihrimah sultan bu. Ne yapmış etmiş hünkarın aklına girmiş belli ki. Zira hatunlar onun emriyle girmiş halvete.
Nurbanu:- Mihrimah sultan. O gözünü intikam hırsı bürümüş bir yılan. Belli ki validesinin yapamadığını yapmaya çalışıyor. Aklı sıra benden kurtulacak. Lakin Mihrimah sultanımızın unuttuğu bir şey var. Benim adım Nurbanu, benden öncekileri nasıl yok ettiysem, sonrakileri de yok etmesini bilirim elbet.
( Aradan bir kaç hafta geçer. Nurbanu ve Selim birlikte oturuyorlardır. Kapı açılır ve harem ağalarından biri içeri girer.)
Harem ağası:- Hünkarım.
Selim:- Bir şey mi oldu ağa?
Harem ağası:- Müjdeler olsun hünkarım. Gözdelerinizden Ruhsar hatun gebedir.
Selim:- Doğru mu dersin ağa?
Harem ağası:- Evet hünkarım.
selim:- Ala, duydun mu Nurbanu bir evladım daha olacak.
(Nurbanu zor nefes alıyordur.):-İzninizle ben odama gitmek isterim. Biraz halsizim bu aralar.
selim:- Elbette gidebilirsin. Dikkat et kendine hemen bir hekim çağıralım baksın sana.
Nurbanu:- Lüzum yok. Dinlenirsem geçer. (içinden- Benim derdime hekim ne yapsın?)
( Nurbanu has odadan çıkar ve doğru Mihrimah sultanın odasına gider.)
Mihrimah:- Ne oldu Nurbanu? Hayırdır?
Nurbanu:- Beni böyle mi yok edeceksiniz sultanım? Bu şekilde hünkarımın koynuna hatun sokup gebe bırakarak mı kazanacaksınız?
Mihrimah:- Haddini bil Nurbanu sen benimle nasıl böyle konuşursun. Benim kimseyle bir alıp veremediğim yok. Haremin kaideleri ne ise onu yerine getiriyorum.
Nurbanu:- Hayır sultanım. Ne kaideler gereği ne de başka bir şey için hiçbir cariye has odaya gitmeyecek. O gebe kalan hatun benim ilk ve son zaafımdır. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Asla. (der ve çıkar.)
(Mihrimah içinden):- Senin devrin başlamadan bitti Nurbanu. Valideme bile nasip olmayan valide sultanlık makamını asla sana yar etmeyeceğim.
( Mihrimah ve Nurbanu arasındaki bu savaşın sonu ne olacak? Selim başkalarıyla birlikte olmaya devam edecek mi? Yoksa büyük aşkı Nurbanu'ya sadık mı kalacak? Hikayenin bundan sonraki bölümleri cumartesi günleri yayınlanacak. Takipte kalın.)
8 Temmuz 2014 Salı
İKTİDAR ATEŞİ
İKTİDAR ATEŞİ
(Hikaye tanıtımı)
Tür: Tarihi, dram, romantik.
Konusu: Leon ve Nikeferos'un taht savaşı. Ve onların içinde yanan iktidar ateşini körükleyen Evdokya ve İrene'nin akıl almaz oyunları, hırsları ve Bizans imparatorluğunun tahtına sahip olmak için yapılan olağan üstü mücadeleler.
Karakter tanıtımları:
İmparator Konstantin: Bizans'ın güçlü ve çok cesur bir imparatorudur. Yaptığı savaşlarda kazandığı zaferlerle adını tarihe yazdırmış ikona-kırıcı bir imparatordur.
İmparatoriçe Evdokya: İmparator Konstantin'in eşidir. Tek amacı oğlu Nikeferos'un imparator olmasını sağlamaktır.
Leon: İmparator Konstantin'in Hazarlı İrene'den olma oğludur. Doğar doğmaz eş imparator ilan edilmiş ve tahtın veliahdı olmuştur.
İmparatoriçe İrene: Aslen Atinalıdır. Bizzat İmparator Konstantin tarafından seçilmiş ve Leon ile evlendirilmiştir. İrene dışarıdan gelmiş ve Bizans imparatorluğunun kaderini değiştirmiştir.
Nikeferos: İmparator Konstantin'in İmparatoriçe Evdokya'dan olma oğludur. Kardeşi Leon'un imparator olmayı hak etmediğini düşünmekte ve daima Leon'u bertaraf edip imparator olmanın yollarını aramaktadır.
Stavraikos: Kendi çıkarlarını gözeten, güç nerdeyse daima orda olan biridir. İrene'nin en büyük destekçisidir.
Nika: Leon'un yardımcısı ve en yakın arkadaşıdır.
6. Konstantin: Leon ve Atinalı İrene'nin oğludur.
Maria: İrene'nin oğlu 6. Konstantin'in ilk eşidir. Art arda iki kızı olduğu ve bir türlü Konstantin'in sevgisini kazanamadığı için imparatoriçe olamamıştır.
İmparatoriçe Theodot: 6. Konstantin'in ilk eşi Maria'nın hizmetçisi iken Konstantin'in gölüne girmeyi başarmış ve onunla evlenip imparatoriçe olmuştur.
Helena: Nikeferos'un biricik sevgilisidir.
Hikayeden Bazı Görüntüler:
(Hikaye tanıtımı)
Tür: Tarihi, dram, romantik.
Konusu: Leon ve Nikeferos'un taht savaşı. Ve onların içinde yanan iktidar ateşini körükleyen Evdokya ve İrene'nin akıl almaz oyunları, hırsları ve Bizans imparatorluğunun tahtına sahip olmak için yapılan olağan üstü mücadeleler.
Karakter tanıtımları:
İmparator Konstantin: Bizans'ın güçlü ve çok cesur bir imparatorudur. Yaptığı savaşlarda kazandığı zaferlerle adını tarihe yazdırmış ikona-kırıcı bir imparatordur.
İmparatoriçe Evdokya: İmparator Konstantin'in eşidir. Tek amacı oğlu Nikeferos'un imparator olmasını sağlamaktır.
Leon: İmparator Konstantin'in Hazarlı İrene'den olma oğludur. Doğar doğmaz eş imparator ilan edilmiş ve tahtın veliahdı olmuştur.
İmparatoriçe İrene: Aslen Atinalıdır. Bizzat İmparator Konstantin tarafından seçilmiş ve Leon ile evlendirilmiştir. İrene dışarıdan gelmiş ve Bizans imparatorluğunun kaderini değiştirmiştir.
Nikeferos: İmparator Konstantin'in İmparatoriçe Evdokya'dan olma oğludur. Kardeşi Leon'un imparator olmayı hak etmediğini düşünmekte ve daima Leon'u bertaraf edip imparator olmanın yollarını aramaktadır.
Stavraikos: Kendi çıkarlarını gözeten, güç nerdeyse daima orda olan biridir. İrene'nin en büyük destekçisidir.
Nika: Leon'un yardımcısı ve en yakın arkadaşıdır.
6. Konstantin: Leon ve Atinalı İrene'nin oğludur.
Maria: İrene'nin oğlu 6. Konstantin'in ilk eşidir. Art arda iki kızı olduğu ve bir türlü Konstantin'in sevgisini kazanamadığı için imparatoriçe olamamıştır.
İmparatoriçe Theodot: 6. Konstantin'in ilk eşi Maria'nın hizmetçisi iken Konstantin'in gölüne girmeyi başarmış ve onunla evlenip imparatoriçe olmuştur.
Helena: Nikeferos'un biricik sevgilisidir.
Hikayeden Bazı Görüntüler:
ÇİN İMPARATORİÇESİ.
Cixi İmparator Xianfeng tarafından cariye olarak alınmıştır. Haremde yavaş yavaş statü kazanmış. Ayrıca kocası Xianfeng'in ölümünden sonra yönetimi devralacak olan oğlu Tongzhi'yi doğurmuştur. imparatorun ölümünden sonra imparatoriçe Çi'an ve görevli diğer vekilleri saf dışı bırakmış, hanedanın neredeyse tamamı üzerinde bir otorite kurmuştur. Bu güçle 1875 yılında yiyeni Guangxu'yu başa getirmiştir. Batı modelli yönetimlere dönüşmeyi reddeden tutucu bir yönetici olan Cixi, yönetimde reformcu yaklaşımlara cephe almış ve bu fikirlere destek verdiği gerekçesiyle kendi imparator yaptığı Guangxu'yu ev hapsine aldırtmıştır. Bunun yanı sıra Çin ordularının teknolojik olarak modernizasyonunu desteklemiştir. Çin ordusunun Boxer ayaklanması sırasında sekiz devlet ittifakı ile savaşırken Ronglu'nun sabotajına uğramasından sonra iç ve dış baskılara maruz kalan Cixi, yenilik yanlısı Yöneticilerle çalışmayı ve yapısal reformlar gerçekleştirmeyi denemiştir. Sonuç olarak, hanedanlığı Cixi'nin ölümünden sonra çökmüştür.
Çoğu komünist tarihçinin ortak görüşüne göre Cixi, gelenekçi ve aşrı tutuculuğu yüzünden hanedanlığın çöküşünden sorumludur. Son dönemdeki bazı tarihçilere göre ise, o hanedanlığın devamı için çabalamış ancak aşamayacağı sorunlarla karşılaştığı için hanedanlığın çöküşüne engel olamamıştır.
KÖSEM SULTAN
KÖSEM SULTAN
(Hikaye tanıtımı)
Tür: Romantik, tarihi, dram.
Konusu: Yunanistanlı cariye Anastasya'nın akıl almaz yükselişi ve Mahpeyker Kösem Sultana dönüşmesi.
Karakter tanıtımları:
Kösem Sultan: Ben Mahpeyker, kanını Hanedan-ı Ali Osman'a, sütünü ahaliye akıtmaya yemin eden, Mahpeyker Kösem Valide Sultan.
Sultan 1. Ahmet: Ben sultan Ahmet, elime kardeş kanı sürmeyeceğim. Ve bu devletin veraset sistemine yeni kanunlar getireceğim.
Safiye Sultan: Ben Safiye, ulaştığım bu mertebeyi, iktidarı hiç kimseye bırakmam. Ne Handan'a ne de Kösem'e.
Handan Sultan: Ben Handan Valide Sultan, artık hiç kimsenin gölgesinde kalmayacağım. İktidarda kalmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Mahfiruz Hatice Sultan: Ben şehzadem Osman'ımın istikbali için nefes alıyorum. Aslanımın hakkı olan tahtı hiç kimseye yar etmem. Hele Kösem'e asla.
(Diğer Karakterler: Şehzade Mustafa, Osman, Murat, İbrahim, Kasım, Süleyman, Ayşe sultan, Fatma sultan, Behram ağa vs.)
Hikayeden Bazı Kareler:
(Hikayenin ilk bölümü yakında yayınlanacaktır.)
(Hikaye tanıtımı)
Tür: Romantik, tarihi, dram.
Konusu: Yunanistanlı cariye Anastasya'nın akıl almaz yükselişi ve Mahpeyker Kösem Sultana dönüşmesi.
Karakter tanıtımları:
Kösem Sultan: Ben Mahpeyker, kanını Hanedan-ı Ali Osman'a, sütünü ahaliye akıtmaya yemin eden, Mahpeyker Kösem Valide Sultan.
Sultan 1. Ahmet: Ben sultan Ahmet, elime kardeş kanı sürmeyeceğim. Ve bu devletin veraset sistemine yeni kanunlar getireceğim.
Safiye Sultan: Ben Safiye, ulaştığım bu mertebeyi, iktidarı hiç kimseye bırakmam. Ne Handan'a ne de Kösem'e.
Handan Sultan: Ben Handan Valide Sultan, artık hiç kimsenin gölgesinde kalmayacağım. İktidarda kalmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Mahfiruz Hatice Sultan: Ben şehzadem Osman'ımın istikbali için nefes alıyorum. Aslanımın hakkı olan tahtı hiç kimseye yar etmem. Hele Kösem'e asla.
(Diğer Karakterler: Şehzade Mustafa, Osman, Murat, İbrahim, Kasım, Süleyman, Ayşe sultan, Fatma sultan, Behram ağa vs.)
Hikayeden Bazı Kareler:
(Hikayenin ilk bölümü yakında yayınlanacaktır.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)