17 Ağustos 2015 Pazartesi

Sarayda İki Venedikli ( 20. bölüm Nurbanu'nun zaferi.)




( Sokullu Mehmet Paşa için artık geri dönüş yoktur. Ne söyleyecekse söylemeli bu sefer de kellesini kurtarmayı başarmalıdır.)


Selim- Evet paşa, konuş.
Sokullu- Hünkarım sizi kedere sürüklememek için sustum lakin daha fazla dayanamayacağım. Halk büyük olan şehzade Murat'ı değil de Ahmet'i desteklemeye başlamış şimdiden dedikodular yayılıyor. Böyle bir durumda şehzade Ahmet'in sancağa çıkması ne kadar doğru bilemedim.
Selim- Ne dermiş halk?
Sokullu- Şehzade Murat bahtsız şehzademiz, gönlümüzün sultanı Bayezıt'ın kanına girenlerin oğludur. O da babası gibi içki sofrasından kalmaz aklı hayallerden beri gelmez. Bir av bilir bu da bize ne gerektir. Diğer dost düşman devletlere avladığı hayvanları mı gösterecek yoksa sefere o hayvanları mı gönderecek derler. Hepsi bu kadar da değil hünkarım, ayrıca Venedik kafirinin kanını taşıdığını onun devleti  yönetmesindense şehzade Ahmet'in yönetmesinin daha hahırlı olduğunu söylerler.
Selim- Bu lafları eden kendini bilmez densizler bilmezler mi Murat kadar Ahmet de benim oğlum.
Sokullu- Bilirler, bilmesine amma Ahmet'in amcasına çektiğini kanında da Venedik kanı olmadığını söylerler. Bize Ahmet gerek hele bir şehzademiz sancağa çıksın da devlet sultan görsün derler.
Selim- Devletin bir sultanı var. Bunlar kendilerini mi kaybetti. Kelleleri gövdelerine ağır mı gelir paşa?
Sokullu- Benim anladığım şehzade sancağa çıkar çıkmaz yalanla dolanla kardeşi Murat ile karşı karşıya getirecekler. Sonunda da tahta yürüyecekler. Zavallı diğer küçük şehzadelerimizin de akıbetinin ne olacağı malum tabi. Tüm bunlar yaşanmasa şehzade tahta çıkmam ben babama karşı gelmem zamanımı beklerim dese bile şehzade Murat ile savaş kaçınılmaz olacaktır. Tıpkı siz ve kardeşiniz Bayezıt gibi.

( Bayezıt Selim'in yüreğinde kanayan bir yaradır. Yıllar geçmiş ama bir an bile acısı geçmemiştir. Aynı şeylerin yeniden yaşanabileceğini düşünmek bile yüreğini parçalamaya yetmişken gün gelir de aynı şey bu kez kendi evlatları olan şehzade Murat ve Ahmet arasında yaşanırsa ve o da babası cennet mekan Sultan Süleyman Han gibi sonunda evlatlarından birini seçmek ve diğerinin katline ferman vermek zorunda kalırsa... bu düşünceler Sultan Selim'in yüreğine bir hançer gibi saplanmıştır.)



Selim- Peki ya ne yapmamı önerirsin paşa?
Sokullu- Şehzade Ahmet de diğer şehzadeler de sancağa çıkmasın. Sarayda belli bir yerde kalsınlar. Bir tek en büyük şehzade Murat Manisa'daki sancağında kalsın. Böylece hem şehzade Murat ben en büyük şehzadeyim diye kardeşlerinin üzerine gitmez hem de küçükler abilerine saygılarından vazgeçmezler. Şehzadeler arasındaki savaşı da bir nebze olsun önlemiş oluruz. Günü gelince de tahtı hak eden başa geçer.
Selim- Sancak bir şehzadenin eğitimindeki en önemli dönem. Bu ayrıcalığı birine  verip diğerlerinden esirgemek ne kadar doğru Sokullu?
Sokullu- Ben başka bir seçenek bulamadım hünkarım bağışlayın.
(Selim derin bir nefes aldıktan sonra)- Taman o halde, gerekenleri yap.
Sokullu- Emriniz başım üstene. İzninizle hünkarım.
Selim- Çekilebilirsin.


(Sokullu has odadan çıkar ve gereken önlemleri almaya başlar. Sancağa çıkma usülü tamamen kaldırılmamış da olsa bu uygulama ile kaldırılmaya giden yol açılmış olur. Haremde bu yeni uygulama hemen duyurulur.)


( Nurbanu haberi duyunca)- Bir kez daha ben kazandım. Görüyor musunuz Hürrem validem, Bana "sen bir hiçsin asla ama asla benim konumuma gelemezsin" demiştiniz. Bakın, artık sizinle aynı konumdayım. Artık ben ne dersem o olacak ve gün gelecek tüm saray valide Nurbanu sultanın önünde diz çökecek.

Bölüm Sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder