Yazı yazmayı seven bir tarihçi adayı... Asya'ya ilgisi olan bir genç kız... Ve en önemlisi bir insan...
25 Aralık 2015 Cuma
Kösem Sultan 19. bölüm
Günler, haftalar, aylar, yıllar geçmeye başlar. Handan sultan erkenden hakkın rahmetine kavuştuğu (1605), büyük valide Safiye sultan da eski saraya gönderildiği için haremin yönetimi Kösem'e bırakılmıştı. Genç yaşına rahmen üstün zekası sayesinde her işin, her zorluğun hakkından gelmeyi başarmıştır.
Bir süre sonra büyük valide Safiye sultanın da ölüm haberi gelmiştir. Artık haremin ve dahi Osmanlı'nın en güçlü kadınıdır Kösem. Bu güce önce şehzade Murat ardından da Süleyman, Kasım, İbrahim, Ayşe ve Fatma sultanların doğması daha bir güç katmıştır.
Kösem çok mutludur. Eşi Ahmet Han ondan başkasını sevmez. Hep onunladır. Evlatları da olmuştur. Kösem için bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi? elbette hayır.
Kösem, hasekiliği boyunca haremi ben yönetiyorum, herkes benim emrime göre hareket edecek diye dolanan sultanlardan olmamıştır asla. Kendinden büyüklere bir kardeş olmuş, kendinden küçüklere ise ablalık yapmıştır. Aslında ondan önce hünkarla birlikte olmuş bir kadın daha vardır haremde. Mahfiruz sultan. Onun da Osman adında bir şehzadesi vardır. Lakin kösem için onlar düşman değildir. Osman Kösem için kendi evlatlarından farksız olmuştur. En azından şimdilik.
Bu mutluluk tablosu çok ama çok güzeldir lakin kısa sürer. Sultan Ahmet Han kendi adına yaptırdığı camide bulunduğu zamanının birinde hastalanır ve hakkın rahmetine kavuşur. Yerine tahta hayatta olan kardeşi Mustafa geçer. Lakin Mustafa'nın padişahlığı beklendiği gibi olmaz. Akıl sağlığı yerinde olmadığı gerekçesiyle tahttan indirilir. Yerine de Ahmet Han'ın en büyük oğlu Osman padişah olur.
( Genç Osman ).
Osman'ın padişahlığıyla beraber annesi Mahfiruz da valide sultanlık mertebesine ulaşır ve haremi yönetmeye başlar. Kösem ve evlatları da eski saraya sürgün edilir. Artık mutluluk bitmiş keder dolu günler başmaktadır. Korkularla, hüzünle dolu olan bu eski saray Kösem'in ruhunun da öldüğü saraydır.
Melek gibi bir kadının akıllara zarar bir şeytana dönüşüm öyküsünün yaşandığı yerdir. 26-27 yaşlarında gencecik bir kadının evlatlarıyla beraber yalnızlığa terk edildiği yer.
***
Kösem-Yıllardır bu saraydaymışsın beğram ağa anlat hele bu saray hakkında ne bilirsin?
Behram- Acı sultanım. Bu saray nice cengaver şehzadelerin , nice hasekilerin can verdiği yerlerdendir. En güçlü taht adaylarının acımasızca katledildiği yerdir. Bu saraya gelen acı ve ölümden başka bir şey bulmadı bu güne dek.
Kösem- Benim ve evlatlarımın sonunun da aynı olacağını mı düşünürsün?
Behram- Haşa sultanım. Hünkarımız kıymaz size. Sizi de kardeşlerini de pek bir severmiş diye işttim.
Kösem- Sevgi, çok büyük bir kelime Behram ağa. Oysa bu devlet, bu hanedan sevilen evlatların, kardeşlerin ölümlerini çok iyi bilir. Osman'ın beni sevdiği doğrudur. Allah yukarda ben de onu severim. Lakin ne o beni tahtından daha fazla ne de ben onu kendi öz evlatlarımdan daha çok sevebilirim. İktidar öyle bir şey ki Behram, gün gelir en sevdiğin senin en kuvvetli düşmanın oluverir. Bir zamanlar biri ( Safiye Sultan ) bana bunları söylediğinde ne demek istediğini anlamamıştım lakin şimdi çok iyi anlıyorum.
***
Kösem, Ahmet Han ile ilk karşılaştığı anı daha dün gibi hatırlarken zaman öyle çabuk akmıştı ki bu günlere nasıl geldiğinin farkına bile varamamıştı. Hayat ona Ahmet Han'ın eliyle bir umut sunmuş, o umuda tutunmasını sağlamış, tam umuda sarıldığı anda ise onu alaşağı etmişti. Peki ya şimdi ne olacaktı? Kösem ve küçük şehzadeleri, sultanları için hala bir umut var mıydı? Tüm bu düşünceler içinde boğulan Kösem'in gözleri bastıran uykunun tatlılığına daha fazla dayanamayarak kapandılar.
Bu geceki uykusu öyle şiddetli olacaktı ki Kösem belki de bir daha asla huzurla uyuyamayacaktı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder