( Kösem korkak ve ürkek adımlarla büyük valide Safiye sultanın odasına girer. Safiye sultan sert bakışlarını Kösem'in üzerinde gezdirmeye başlayınca Kösem daha da korkmaya başlar.)
Safiye Sultan- Gel Hatice.
(Kösem Titreyerek büyük validenin karşısına geçmeyi başarır.)
Safiye Sultan- Yaklaş... ee Hatice hatun anlat bakalım ben yokken neler oldu?
Kösem- Bi...birşey olmadı valide sultan hazretleri. Herkes iyi aynı. Siz...siz nasılsınız?
Safiye Sultan- İyim, sence seni buraya hal hatır sormak için mi çağırdım? Ha, ne dersin?
Kösem- Bilmiyorum sultanım ama siz çok iyi kalpli bir sultansınız, Hepinizin halini merak etmiş olmanızdan daha doğal ne olabilir ki? Allah sizi başımızdan eksiltmesin.
(Safiye Sultan gülümser)- Öyle elbet haremin dirliği, düzeni benim için çok mühimdir.
Kösem- Doğrudur valide sultan hazretleri. Sizin yüce gönlünüz....
(Safiye bir anda ciddileşir)- Kes.
Kösem- Valide hazretleri ben...
Safiye Sultan- Yeter artık Hatice, beni aptal yerine koymayı kes. Aa, Hatice dedim kusuruma bakmayınız Mahpeyker Kösem sultan demeliydim değil mi?
Kösem- Validem size kim ne anlattı bilmiyorum ama ne dedilerse yalan ben masum. Günah yok.
Safiye- Ne yalanı hatun, hangisi yalan? Beni bu saraydan iyi gelir diye gönderip ardımdan bana danışmadan kıyılan nikah mı yalan? Ya da nikah kıyılır kıyılmaz torunumun aklını alıp cariyelerin halvete gitmesine engel olman mı yalan? Yoksa karnındaki mi? Hekim kadını tembihlemişsin "hünkar gelene kadar kimse bilmesin gebe olduğumu" diye lakin bir şeyi atlamışsın. Sence neyi atladın?
Kösem...
Safiye Sultan- Konuş, cevap ver bana.
Kösem- Bi.. bi... bilmiyorum.
( Kösem'in ayaklarında derman kalmamıştır. Korkudan ölmesine ramark kalmasına rahmen Safiye sultanın durmaya hiç niyeti yoktur.)
Safiye Sultan- Sen bu yolda yürümeye daha yeni başlarken ben çoktan bu yolları geri dönmüştüm. Bana boşuna valide-i mükerreme, büyük valide Safiye demiyorlar. Bu mevkie gelene kadar senin gibi nelerini gördüm, neleriyle baş ettim aklın hayalin almaz. İşte sen bunları unuttun ve bana saf, bir şeyden haberi olmayan zavallı cariye ayağına yatmaya kalktın.
Kösem- Haşa sultanım ben öyle bir şey yapmadım. Hünkar istedi nikah ben değil. Sonra bebek bir şey olur diye korkktum. Burada çok kötülük var. Affedin beni.
Safiye Sultan- Kimden korktun? Neyden korumaya çalıştın bebeğini? Benden mi? Haberim olursa onu da seni de yok ederim mi sandın?
Kösem- Şey... ben...
Safiye Sultan- Seni zerre kadar sevmediğim doğru. Benim gözümde bir kum tanesi kadar değerin yok. Lakin kendi canımdan, kendi kanımdan olana kıyacak kadar küçülmedim daha. Kıymadım, kıymam. O çocuk bize, hanedana ait. Mahriruz'un gebeliği için ne yapılıyorsa sana da aynısı yapılacak. Bunun aksi düşünülemez. Bunu o kıt kafana sok. Şimdi odana git. Ben çık diyene kadar da zinhar adımını dışarıya atma.
Kösem- Peki validem. Emredersiniz.
Safiye Sultan- Dur, son bir şey daha...
( Safiye Kösem'in yanına iyice yaklaşaır ve kulağına eğilir.)
Safiye Sultan- Sana müsamaha göstermiş olmamı da sakın yanlış anlama, zayıflığım belleme. Eğer benim dediklerimden çıkarsan, şayet bunu aklından dahi geçirirsen seni gazabımdan ne hünkarın, ne kıydırdığın nikahın, ne de karnındaki koruyabilir. Anlladın mı beni?
Kösem- Anladım valide sultanım.
Safiye- göreceğiz ne anladığını. Şimdi çıkabilirsin.
( Kösem anlamıştı, hem de çok iyi anlamıştı. Nikah ta kıysa, bu hareme sultan da olsa, gebe de kalsa hiç bir zaman huzur bulamayacağını, Aksine asıl sorunların bundan sonra başlayacağını çok iyi anlamıştı.)
Bölüm Sonu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder